DOLDUR BİR KARIŞIK KASET !

 

90lar Kaset

80'ler, 90'lar müziğin çeşitlilik olarak  zirvede olduğu dönemlerdi.  Bunu hem yurdumuz , hem de dünya müziği için söyleyebiliriz. O dönemler evde internet yoktu. Televizyon ve radyo başında zaman geçirirdik. Sevdiğimiz bir müzisyen çıkınca, sonuna dek açardık radyo veya televizyonun sesini. Sonra derin hayallere dalardık. Şarkının ritmine kendimizi kaptırırdık. 

Çoğu zaman aşağıdan oklava veya sopa ile vuran komşular olurdu.  Hatırlayın, en az bir kere böyle bir olaya maruz kalmışsınızdır. Michael Jackson'ın Dangerous (1991) albümünün çıktığı yılı hatırlıyorum. Albüm içinden hit parçalar çıkarmıştı.  "In the Closet" ve "Remember The Time" parçalarını evde son ses açardım. Açtıktan sonra da şu sesi işitirdim : " Lan oğlum hasta var evde, kapayın teybi ! " 

Nedense hep müzik açınca, alt katta bir hasta oluşurdu aniden. Bu hastaları ayrı bir kategoride değerlendirip, şarkıları dinlemeye devam ederdim. Cd'lerden önce kasetler vardı. Bu kasetlerin içinde sevdiğiniz parçaların sözleri de yazardı. Ayrıca sanatçının görülmemiş fotoğrafları da kasetin içinde yer alırdı. Şimdilerde internetten istediğiniz görseli bulabiliyoruz. O dönemler, kaset içindeki fotoğraflar veya karikatürler bizim için çok değerliydi. Bu görseller, sanatçı ve dinleyici arasındaki duygusal bir bağ kurardı. Üretilen sanat eserinden bir parça ve ona dokunmak başka bir zevkti. 

AMAN PARÇA KAÇMADAN YAKALA !


Her zaman kaset alacak paramız olmazdı. Bazen radyo ile idare ederdik. Günümüzde radyo programcılığının düşüşe geçtiğini söylemek lazım. O dönemler çok kaliteli programlar vardı. Özellikle 1993 yılında, Best Fm' de Romina'nın programlarını çok dinlerdim. Sonraki yıllarda, Kiss Fm'de Ali Poyrazoğlu ile "Gölgede Muhabbet" programının müptelası olmuştum. Çok güzel parçalar çalardı. Keyifli bir programdı.

Nerede kalmıştık ? Her zaman kaset alacak para yoktu. Yokluk, yaratıcılığı tetikler. Boş kasetlerle radyodan çekimler yapardım. Bu çok sinir bozucu bir işti. Radyoda istediğim parça çıkınca, teybin kayıt tuşuna basardım.  Ama her zaman bir sorun çıkardı. Tam şarkı çalarken, radyo programcısı pat diye araya girerdi ve çok uzun konuşurdu. Şarkıyı mahvederdi. İşte o zaman, radyo içi sesler ve konuşmalar da kaydolurdu. En sinir olaylardan biri de kayıt yaparken frekansa parazit girmesiydi. Sesler karışırdı. Onu ayarlarken iş işten geçerdi.

Karışık Kaset

Bunca sinir bozucu tarafı olsa da, radyodan kayıt yapmak ayrı bir zevkti. Heyecanla teybin başında dururdum. " Aman, koş parça başladı ! Bas lan kayda bas ! " sesleri evin içinde yankılanırdı. Bir alt katta, benim gibi müziğe aşık bir arkadaşım vardı. O da kayıt yapardı. Yusuf adlı bu arkadaşım, benden önce aradığı şarkıyı kaydetmiş ise, " Ha, ha.. Yakaladım ! "  diye alt kattan bağırırdı. Birbirimize çok laf atardık.

Genelde kayıt için 60'lık veya 90'lık boş kasetler kullanırdım. Yanlış kaydetmiş olsam da sorun olmazdı. Başa alıp parçanın kaldığı yerden üstüne kayıt yapabilirdim. Ancak yazı içinde bahsettiğim sorunlar yüzünden ses kalitesi pek iyi olmazdı. Peki nasıl daha kaliteli kayıtlar yapabilirdik ? 

Boş Kasetler

BİRADER KARIŞIK BİR KASET HAZIRLA !

Tam da kayıt ile ilgili sorularla boğuşurken, kasetçiler yetiştirdi imdadıma. Kasetçileri hatırlar mısınız ? Şimdi onları bulmak oldukça zorlaştı. O yıllarda kasetçiler hepimizin uğrak yeriydi. İstediğimiz albümün çıkmasını hevesle beklerdik. Bir gün Üsküdar'da bulunan bir kasetçide yeni bir şey keşfetmiştim. İstediğim parçaları liste yapıyordum. O da bana karışık kasetler hazırlıyordu. Elinde çift kaset çalarlı bir kayıt aleti vardı. Kaseti bir yüze koyardı. Diğer yüze de boş kaseti koyar ve çekim yapardı. Ses kalitesi inanılmazdı. Tabii, bunu bir ücret karşılığı yapıyordu. Ama ben kasetçi ile adaş olduğumdan sohbeti de ilerletmiştim. Çok uygun fiyatlara kaset doldurtabiliyordum.


Komik sahnelerden biri de, kaset kaydolurken dükkanın önünde duruyor olmamdı. Bin kez eve gidip gelmek istemezdim. Dolana kadar beklerdim. Bazen istediğim şarkıları son ses açardı. Kaset kaydolurken, ben de dükkanın önünde kafa sallardım. Ergenlik yılları işte. Garip, ama komik ruh halleri...

Kasetçiye çoğu zaman 2,3 kişi giderdik. O dönemler, Televole Hits, Number One Hits, Metro Hits, Viva Hits gibi karışık albümler piyasada vardı. Bu albümlerden çok fazla karışık kayıt yaptırdığımızı hatırlıyorum.


Ergenliğin getirdiği enerji ile techno müziklere de sardığım çok olmuştu. DJ Techno Hits ve benzer mix albümleri son ses açıp dinlerdim. Ancak konu hayran olduğum bir sanatçının albümü ise, gider orijinalini alırdım. Çünkü içinde şarkı sözleri ve fotoğraflar olurdu. Özellikle Michael Jackson'ın ve dinlediğim rap ve rock sanatçılarının albümlerini hep orijinal alırdım. Rap dalında Busta Ryhmes, Snoop Dogg, Cypress Hill, Eminem, Mystikal, Dmx, Dr.Dre, Ice Cube ve nice rapperların albümlerini almıştım. Lise yıllarımda Rock, Metal ve Nu Metal hevesi başladı. Deftones, Papa Roach, Korn, Linkin Park, Limp Bizkit, Coal Chamber, Slipknot  vb. grupları dinlerdim. Sonra Pink Floyd, Queen, Dire Straits hep baş ucumda oldular. Hala da dinlemeye devam ediyorum. 

Kasetçilerin kayıt yapması, o dönem bizim içim bulunmaz bir nimetti. Kasetçiler aynı zamanda sosyalleşme mekanları idi. Müzik üstüne saatlerce sohbet ederdik. Yeni dostlar edinirdik. Şimdilerde herkes, her şeye daha kolay ulaşıyor. Kendi dünyası içinde yaşıyor. Sohbet pek yok. Varsa da kısıtlı.

80'ler, 90'lar bizim için müziğin altın çağı oldu. Biz o dönemleri radyoların, televizyonların ve kasetçilerin başında doyasıya yaşadık. 





Serkan Yasin


Yorumlar

  1. Çok güzel yazı olmuş o yıllara döndüm.

    YanıtlaSil
  2. Çok keyifli yazıydı. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder