MAHALLENİN BIÇKINLARI

 


Şimdiki çocuklar pek bilmez. Biz 80'li, 90'lı yıllarda bu ağabeylerle büyüdük. Çocukluğumuz sokaklarda geçtiği için, her gün bu tiplerle karşılaşırdık. Onlar mahallenin bıçkın liderleriydiler. Çoğu zaman boyunlarında taraftarı oldukları takımın atkısı bulunurdu. Ellerinde sigara ile köşebaşında dururlar ve herkese akıl verirlerdi. Kimse onların ne iş yaptığını bilmezdi. 

Bazen merak eder sorardık, " Ağabey, sen ne iş yapıyorsun ? " Cevabını çoğu zaman alamazdık. Alsak da yanıt açıklayıcı olmazdı. Onlar bu gizemli halleriyle ortalıkta dururlardı. Her daim ellerinde çekirdek ve sigara bulunurdu. Çitledikleri çekirdekleri yere atarlar ve bu halleriyle küçüklere pek de iyi örnek olmazlardı. Sigara içerken ayrı pozlara girerlerdi. Konuşma şekilleri de argonun en uç noktasındaydı. Akşamları tüm çocukları etraflarında toplamayı başarırlardı. Anlattıkları yalan dolan öyküleri dinlemek için sıraya girerdik. 

Gerçekle çok az bağı olan bu öyküler, aslında onların yaşama tutunma çabasıydı. Çoğunun eğitim hayatı pek de parlak değildi. Bu yüzden hayatın içinden öğrendiklerini bize aktarmaya çalışırlardı. İlginç öyküler anlatarak, kendilerini önemli bir insan konumuna getiriyorlardı. Bugünkü dilde biz buna psikolojik kaçış diyebiliriz. Dinlerken çok azımız olaylardan ders alırdık. Genelde olayların absürt tarafları bize daha komik gelirdi.

Öykülerin çoğunda, ağabeylerin fiziki açıdan ne kadar güçlü insanlar oldukları gözümüze sokulurdu. Aslında başlarına gelen olayların çoğu gerçekti. Ancak abartı hat safhadaydı. Türk sinemasında Şener Şen'in oynadığı Ziya karakteri gözümüzün önünde canlanırdı.

ALİ AĞABEY VE GARİP BİR MACERA

Haziran 1993

Öykülerden birinde mahallemizin güçlü karakteri Ali Ağabey şunları fısıldar :

Lan, toplanın etrafıma bir öykü anlatacağım. Dün evde kafam bir duman oturuyorum. Karnım bir acıkmış. Lan dedim bir avm açılmış, gidelim görelim. ( Capitol Avm'den bahsediyor. O dönem Anadolu yakasının ilk en güzel alışveriş merkezi orasıydı.) Yürüyerek 5 dk.'da vardım. İçeri girerken güvenlik bir cihaz uzattı. Arayacakmış üstümü. Lan dedim hırbo, suçlu muyum ben ? Beni arayamazsın, ben Ali Ağabeyim dedim ve yürüdüm geçtim. Baktım sustu, korktu. İçeri yürüdüm. Her yer ışıl ışıl. İçeri girer girmez, bir baktım tüm kızların gözü üstümde. Ama yüz vermedim. Çünkü karnım aç. Baktım tonla yiyecek mekanı var. Lan dedim ne ayak bu ? Garson dedim, gel buraya. Baktım kaş göz yapıyor. Sen gel, al gibi şeyler söylüyor. Baktım ses çıkmadı. Çıktım üst kata. Müdürü buldum. Lan, dedim siz bana neden hamburger vermediniz ? Müdürü camdan aşağıya sallandırdım. Dedim, şimdi kafa rahat. 

Öykünün sonunda içimizden biri o anahtar soruyu sormuştu :

-  Ağabey, polis gelmedi mi eve ? Sana hesap sormadılar mı ? 

- Ne polisi be. Benim adım Ali. Kim tutar beni...


Hep bir ağızdan " Sen neymişsin be ağabey ! " demiştik. Alkışlar ve gülüşmeler etrafı sarmıştı.  Bu gerçekle alakası olmayan ve iyi örnek teşkil etmeyen öyküye, o dönem herkes gülerdi. Kimse de gerçek mi, diye sorgulamazdı. Saat akşam 21:00 olurdu. Biz halen gülmeye devam ederdik. Öyküler manasız ve serserilik dolu olsa da, sıcak bir tebessüm vardı yüzlerde. Bu hep böyle devam etmişti.

TOPLANIN MAÇ VAR !


Ağabeyler sadece öykü anlatmazlardı. Aynı zamanda mahallenin bekçiliğini de yaparlardı. İçimizden biri, farklı bir mahallede bela ile karşılaşınca önce bu ağabeyler gelirdi. Olaya el koyarlardı. Kendileri ne kadar kavgacı olsalar da, kavga edeni pek sevmezlerdi. Bunun dışında büyüklere ve mahalle sakinlerine, ailelere hiç zararları olmazdı. Her zaman saygılı ve yardım severlerdi. Onlar için mahalle komple bir aile idi. Herkes bu ailenin korunacak bir parçasıydı. 

90'lı yıllarda unutulmayan manzaralardan biri de mahalle maçlarıdır. Her mahalle, diğer mahalle ile kaynaşır ve maç yapardı. Çoğu zaman kavga çıksa da, ağabeyler devreye girerdi. Genelde ağabeyler, tarafsız durur ve maçın hakemi olurlardı. Bazen kendileri de oynar, futbolculuk hünerlerini sergilerlerdi.

Çoğu topa vururken, " Baggio ! " diye bağırırdı. Roberto Baggio, o dönem herkesin imajına özendiği, oldukça yetenekli bir İtalyan futbolcuydu. Herkes saçlarını onun gibi arkadan uzatmaya çalışırdı.


Ağabeyler hakem oldukları zaman, verdikleri yanlış kararlara herkes itiraz ederdi. Yine de, onca kavga sonrası herkes güler ve evine neşeyle dönerdi. Küslük olmazdı. 

Kimilerine göre bu ağabeylerin hayatımıza negatif etkisi de olabilir. Sabahtan akşama kadar köşe başında mahalleyi gözleyen bir tipleme, çok iyi örnek teşkil etmeyebilir. Ancak biz onlardan bazı şeyler öğrenmiştik. Sahiplenme, koruma, büyüklere saygılı olma konusunda bize dersler verirlerdi. 

Küfür ederlerdi, sigara içerlerdi ve argo konuşurlardı. Ama bu da hayatın bir parçasıydı. Yanlış olanı görmek ve onlar gibi tembel olmamak bizim elimizdeydi. Biz, o dönemler hep iletişim halindeydik. Herkesin birbirinden haberi vardı. Sokaklar bizim kuşağa çok şey öğretmişti. 




Serkan Yasin





Yorumlar

  1. Öyle keyifli bir yazı ki, çocukluk yıllarıma ve 80lere döndüm. Ellerinize sağlık. Her mahallede bir ağabey vardı gerçekten :)

    YanıtlaSil
  2. Çok güldüm ve eğlendim. Çok güzel yazıydı. :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder