SEVDİĞİM KURT ADAM FİLMLERİ


Genelde yazılarımda tek bir filmi, çizgi filmi, oyuncağı veya kitabı kaleme almayı seviyorum. Liste yazılarını oldum olası sevmem. En iyi filmler, en iyi korku filmleri, en iyi canavar filmleri vb. başlıkları pek çekici bulmam. İyi dediğimiz kavram kişiye göre değişkendir. Hem yazınsal metinlerde, hem görsel anlatılarda kişinin anlamlandırma dünyası neyse, beğenileri de ona göre değişebilir. Birine çok saçma gelen bir eser, diğeri için vazgeçilmez olabilir. Hayal dünyanızdaki imgeler, görüşlerinizi de etkiler.

Sinemada da böyledir. Örneğin, benim gibi 80'li yıllarda doğanlar için o yıllarda vizyona girmiş filmler özel olabilir. Sinemada izlediğiniz ilk filmin de sizin için yeri ayrı olacaktır. Ya da filmin anlamlandırma dünyası ve karakterlerle kurduğunuz özdeşlik, sizin için filmi vazgeçilmez yapabilir. Bu yüzden bir filmi beğenme kriterlerimiz değişken olabilir.

Ben de bu yazıyı yazarken, başlığı " Sevdiğim Kurt Adam Filmleri " olarak belirledim. Konu kurt adamlar ise, karşımızda pek fazla çeşitlilik göremiyoruz. Bu filmlerin bir kısmı B filmi tadında. Kurt adam filmleri, maalesef vampir filmleri kadar iyi senaryolara sahip değil. Görsellik açısında da vampir filmlerinden bir adım geride duruyorlar. Ama başta da belirttiğim gibi, içlerinden birkaçı illa ki sizi de derinden etkilemiştir.

Filmleri tanıtırken sıralama yapmıyorum, çünkü her filmin yeri ve önemi bende ayrı. Ama Wolf  ( 1994 ) filmini bir adım öne taşıyabilirim. Filmin replikleri her zaman hafızamdadır. Yazıda ağırlıklı olarak eski filmlere yer verdim. Böylece geçmişe güzel bir yolculuk yapmış olacağız.


WOLF ( 1994 )


" The demon wolf is not evil, unless the man he has bitten is evil. And it feels good to be a wolf, doesn't it ? "


Baş rollerinde Jack Nicholson ve Michelle Pfeiffer'ın yer aldığı Kurt filmine, bir korku filminden çok aşk filmi diyebiliriz. Aynı zamanda film içinde, bozulan insan ilişkilerine, popüler kültürün zararlarına, acımasız iş dünyasına ( kapitalizme ) da güzel göndermeler yapılıyor. Filmin ana karakteri Will Randall ( Jack Nicholson ), önemli bir yayın evinin baş editörüdür. Bir gün eve dönerken yolda bir kurda çarpar. Hayvana bir şey oldu mu diye bakınırken, kurdun saldırısına uğrar ve ısırılır. Bu olaydan sonra kurdun fiziki özellikleri Will Randall'a geçer. Yavaş yavaş içindeki gücü keşfetmeye başlar. Ancak hem iş hayatında, hem de özel hayatında büyük problemler vardır. 

Filmde, Jack Nicholson ve Michelle Pfeiffer'ın oyunculukları gerçekten başarılıdır. O dönemin dergilerinde Jack Nicholson'ın performansı büyük yankı uyandırmıştır. 


Bu filmin içinde, diğer kurt adam filmlerinde olduğu gibi etkileyici bir dönüşüm sahnesi yoktur. Film daha çok kurdun doğasına odaklanır. Gerilim dozu düşüktür. Ancak filmin alt metninde verilen mesaj çok güzeldir. 

" Gerçek canavarlar kurtlar değil, her türlü kötülüğü içinde barındıran  insanlardır. " 

Ayrıca film içinde yoğun bir aşk vardır. Kurt filminde de beni hem aşk, hem de sistem eleştirisi etkiledi. Bu yüzden filmi çok seviyorum. Benim için yeri ayrı.

THE WOLF MAN ( 1941 )


" Even a man who is pure in heart and says his prayers by night, may become a wolf when the wolfbane blooms and the autumn moon is bright. "

Kurt Adam, izlendiği yıllarda insanları korkutmayı başarmış, korku sineması için kült bir filmdir. Günümüzde izlendiğinde bile izleyiciyi etkilemeyi başarır. Film, döneminde siyah beyaz çekildiği için korkunun doğası iliklerinize işler. Gölgeler, sisler, gotik atmosfer sizi büyülemeyi başarır. Bu film, sinema tarihindeki kurt adam filmleri için de bir rehber olmuştur. Sonradan çekilen tüm filmlerde bu yapımın izleri bulunur.

The Wolf Man, 2010 yılında yeniden çekilmiştir. Bu sefer kurt adamı Benicio Del Toro canlandırmıştır. Film, sene boyunca eleştirmenler tarafından yerden yere vurulmuştur. İlk film gerçekten efsanedir, ancak 2010 yapımı da fena değildir. İzlemediyseniz ilk olarak eski filmi, sonra da yeni filmi izlemenizi öneririm.

BAD MOON ( 1996 )


" There'll be other animals in your life."

Filmde, bir dergi adına fotoğrafçılık yapan Ted adlı karakterimiz, iş için gittiği Nepal ormanlarında bir kurt adam tarafından saldırıya uğrar. Saldırı esnasında yanında bulunan kız arkadaşı hayatını kaybeder. Kendi de yaralanır. Bir süre sonra Amerika'ya döner ve kız kardeşi Janet ve yeğeni Brett’i ziyarete gelir. Kardeşi ve yeğeni ile zaman geçirerek olanları unutmaya çalışır, ama işler istediği gibi gitmez. İlk dolunay ile beraber içindeki canavar açığa çıkar. Film, " Thor " adlı bir romanın uyarlamasıdır. Roman, yanında yaşadığı aileyi kötülüklerle karşı koruyan, kahraman bir Alman çoban köpeğini konu alır. Bu cengaver köpeği filmde de görürüz. Hatta öyle korkusuzdur ki, kurt adamla bile savaşır.

Dönüşüm efektleri yılına göre başarılıdır. Senaryo biraz sıradandır. 90'ların havasını solumak isteyenlere tavsiye edebilirim. Filmi ortaokul dönemlerimde video kasetten izlemiştim. Benim için yeri ayrıdır.


AN AMERICAN WEREWOLF IN LONDON ( 1981 )


" I will not be threatened by a walking meat loaf ! "

Kurt adam Londra'da, 80'lerin efsane yaratıklı filmlerinden biridir. Korku- komedi tarzındadır. Bu yüzden hem güler, hem arada gerilirsiniz. Sinema tarihinin efsane dönüşüm sahnesi bu filmin içinde yer alır. Filmde David Kessler ( David Naughton ) ve Jack Goodman ( Griffin Dunne ) adlı iki arkadaşın yolu Yorkshire'da tekinsiz bir kasabaya düşer. Kasaba halkı biraz sorunludur. İki arkadaş bir kasabalıdan yol tarifi alırlar. Karanlık yolda giderken, David Kessler saldırıya uğrar ve bir kurt adam tarafından ısırılır. Olaylar bundan sonra iyice karışık bir hal almaya başlar. ( Hem komik, hem garip )

Yılına göre oldukça güzel bir filmdir. Filmdeki efektler ve makyajlar çok başarılıdır. 80'lerin havasını solumak ve biraz gülmek istiyorsanız, kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.


AN AMERICAN WEREWOLF IN PARIS ( 1997 )


"  I didn't choose to become a werewolf. I can't face the fact that I've got to go around killing and eating people for the rest of my life. "

Bu sefer karakterler farklı ve Amerikalı kurt adam Paris'e yolculuk yapıyor. İlk film kadar etkileyici olmasa da, yer yer komik sahnelerin yer aldığı güzel bir filmdir. 90'ların havasını güzel yansıtır. Ana karakterimiz Andy McDermott ( Tom Everett Scott ), eğlenmek için arkadaşlarıyla Fransa / Paris'e gelir. Eyfel Kulesi'nden atlayarak bungee jumping yapma planı vardır. Kulede intihar etmeye hazırlanan Serafine Pigot ( Julie Delpy ) adlı kızla karşılaşır ve onu kurtarır. Aynı zamanda kıza da aşık olur. Ancak Serafine, hiç de görüldüğü gibi masum bir Fransız kızı değildir.

Filmi bir arkadaşımla 1998 yılında izlemiştik. Kurt adam dönüşüm sahneleri pek güzel değildi. Ama izlerken çok gülmüştük. ( Bu filmi sevdiklerim arasına almam, tamamen anılarla alakalı. )

Film içinde çalan müzikleri de çok beğenmiştim. Hemen gidip soundtrack albümünü / kasetini almıştım.  Bu arada filmin soundtrack albümü filmden daha başarılıdır. Kesinlikle dinleyin ! 


UNDERWOLRD SERİSİ ( 2003- 2006 - 2009 )


" There is a good reason why these rules were created, and they are the only reason we have survived this long ! "

Underworld serisini severim. Ancak ilk üç filmi daha çok beğeniyorum. Underworld ( 2003 ), gerçekten başarılı bir yapımdı. Vampir - kurt adam savaşları ve iki türün karışımıyla yeni bir canavarın ortaya çıkarılışı heyecan vericiydi. Gerçi ortaya çıkan mor yaratık bana çok saçma gelmişti. Daha iyi bir görüntüsü olabilirdi. İkinci film Underworld: Evolution (2006), ilk filmden daha heyecanlı ve sürükleyiciydi. Üçüncü film Underworld: Rise of the Lycans (2009) ise, vampir ve kurt adam mücadelesinin tarihine odaklanıyor ve destansı bir film ortaya çıkıyordu. 

Bu üç yapımdan sonra çıkan filmler ise çok başarısızdı. Keşke üçüncü filmde seri bitirilse veya daha iyi devam filmleri çekilseydi. Yine de Underworld serisinin karanlık atmosferini ve buradaki kurt adamları seviyorum.

THE HOWLING ( 1981 )


" You can't tame what's meant to be wild, doc. It just ain't natural. "

Türkçe'ye " Çığlık " adıyla çevrilen film, dönemine göre başarılı bir yapımdır. Pagan kültürü ve kurt adam mitini film içinde harmanlamayı başarmıştır. Gerilim dozu yüksektir. Makyajlar başarılıdır.

Karen ( Dee Wallace ) adlı karakterin hayatı oldukça çalkantılıdır. Bir seri katilin kurbanı olmaktan zor kurtulan başarılı spiker Karen White, doktorun önerisi ile ormanlık bir alanda yerleşik bir kamp niteliğindeki rehabilitasyon merkezine gider. Aslında kampın sakinleri tuhaf bir koloninin üyeleri gibi davranmaktadırlar. Çok geçmeden Karen, bu kampın gözüktüğü gibi olmadığını anlar. 

Film, beyaz perdede ilgi ile karşılaşınca devam filmleri çekilmiştir. Ancak ilki kadar tutmamıştır. Ben tüm seriyi izledim. Toplamda 8 film var. İlk filmin atmosferi diğerlerinde yok. Senaryolar oldukça zayıf.  Yine de seçim sizin, diğerlerini sırayla izleyebilirsiniz.


SILVER BULLET ( 1985 )


" There are no such things as werewolves ! "

Film, Stephen King'in " Kurt Adamın Döngüsü " adlı romanının bir uyarlaması. Başarılı şekilde aktarıldığını söyleyemem. ( Zaten başarılı diyebileceğimiz King uyarlamaları da sınırlı. ) Ancak yılına göre fena bir film değil. Kurt adam kostümü pek ürkütücü olmasa da, filmin atmosfer sizi içine çekmeyi başarıyor. Roman güzel olduğu için, konu da sürükleyici. 80'lerin garip yaratıklı gerilim filmlerini seviyorsanız, bunu da sevebilirsiniz. 

Tarker's Mills Kasabası, küçük ama huzurlu bir yerdir. Bir zaman sonra işlenen cinayetler, kasabalıyı huzursuz etmeye başlar. Katilin kim olduğu belli değildir. Herkes bir manyağın bu cinayetleri işlediğini düşünür. Ancak kasabanın engelli çocuğu Marty Coslaw ( Corey Haim ) cinayetleri takip eder ve bunu yapanın bir insan olmadığını keşfeder. Peki kurt adam kimdir ? Bunu da izleyerek öğrenin. Ama ilk başta romanı okumanızı öneririm.


GINGER SNAPS ( 2000 )


" Biology, now there's something you can sink your teeth into, so to speak. You're real. Your problem is real. The solution is real."


2000 yapımı bu filmde, baş rolü iki kız kardeş paylaşıyor. Bridgette ( Emily Perkins ) ve Ginger ( Katharine Isabelle ), banliyöde yaşamaktadırlar ve bu yüzden çevreleri kısıtlıdır. Ancak bu iki kız kardeş, sıradan gençlerden farklıdırlar. Ölüme ve karanlık olaylara merakları takıntı derecesindedir. Sürekli bu tür konuları araştırmaktadırlar. Bir gün komşularının köpeği garip bir şekilde ölünce, olayı ele almaya karar verirler. Gece vakti ormanda araştırma yaparlarken, bir kurt adam Ginger'ı ısırır. Bu olaydan sonra Ginger'ın bedeninde tüyler çıkmaya başlar. Davranışları değişir. Kardeşlerin hayatı kısa sürede kabusa döner.

İlginç kurt adam filmlerinden biridir. Adam demeyelim, bu sefer kurt kızlar karşımızda. Efektler yılına göre fena değildir. Ergenlik dönemi ve gençlerin çatışmalarına farklı açıdan yaklaşan bir filmdir. Yani kurt kız olma evreleri ve yaşanan ergenlik sorunları bir arada güzel ele alınmıştır. 


WOLFEN ( 1981 )


" Shape shifting. We do it for kicks. Turn yourself into a different animal. One night a deer, next night a salmon... "


Polis Dewey Wilson ( Albert Finney ), hayvan saldırıları yüzünden oluşan bir dizi ölümü araştırmaya başlar. Yaptığı araştırmalar onu Kızılderili mitleri ve kurt ruhlarına ( Wolfen ) kadar götürür. Bu andan sonra gizemli olaylara şahit olur. 

Film klasik kurt adam filmlerinden biraz farklıdır. Alt metinde, vahşi olan tek canlının insan olduğunu ve doğayı nasıl bu hale getirdiğini gözler önüne serer. Felsefesi olan güzel bir filmdir. Eleştiriler ve insan doğasının acımasızlığı açısından Wolf  ( 1994 ) filmine benzettiğim kısımları vardır. Bu yüzden seviyorum. Filmde kurt adam görmeyi beklemeyin. Daha çok gerçek kurtları / kurt ruhlarını görebileceğiniz, mitolojiye ve yerli kültürüne odaklanan sürükleyici bir yapım. 


VAN HELSING ( 2004 )


" We Transylvanians always look on the brighter side of death. "

Dracula romanından hatırlayacağınız Van Helsing karakteri karşınızda. Ama burada genç ve her türlü canavarı avlayan usta bir savaşçı kılığında. Filmin yönetmeni, tüm canavarları aynı film içinde toplamayı seven Stephen Sommers. Yönetmen Mumya serisinde de benzer bir yöntem uygulamıştır. ( Mumyalar, böcekler, pigmeler... ) Popüler bir film olsa da, kurt adamların dönüşüm sahneleri ve görünümleri başarılıdır. Ana karakterimiz Van Helsing ( Hugh Jackman ), Transilvanya'ya Dracula'yı durdurmak için gider. Bu arada işin içine Frankenstein ve kurt adamlar da katılır. 

Seyirlik, keyifli bir filmdir. Korku filminden çok fantastik macera filmidir. Bu filmdeki kurt adamların görüntüsünü çok severim. O yüzden yazıya eklemek istedim.


THE COMPANY OF THE WOLVES ( 1984 )


" Only my companions, darling. I love the company of wolves. Look out of the window and you'll see them. "

Simgesel anlatımı üst düzeyde olan, görsel açıdan çok güzel kareleri içinde barındıran bir filmdir. İrlandalı yönetmen Neil Jordan, Kırmızı Başlıklı Kız masalını farklı bir dille izleyiciye aktarmıştır. Bunu yaparken zamandan kopuk bir atmosfer yaratmıştır. Tam bir görsel şölendir. Kabus tadındaki masal anlatılarını çekici buluyorsanız, bu filmi de seversiniz. Ancak sağda solda koşan kurt adamlar beklemeyin. Sanat filmi tadında, yer yer ilginç göndermelerin olduğu ( politik, psikolojik, sosyolojik ), ürkütücü bir masal sizleri bekliyor. 


Yazının sonuna geldik. Dediğim gibi izlemekten keyif aldığım filmleri size aktarmak istedim. Bu yazıya 80'lerin komik filmi Teen Wolf ve yer yer tiksindirici sahnelere sahip olan Dog Soldiers ( 2002) filmlerini de ekleyebilirsiniz. Farklı yazılarda görüşmek üzere...







Serkan Yasin





Yorumlar

  1. Çok güzel bir liste olmuş. Ben de çok severim bu filmleri.

    YanıtlaSil
  2. Çok iyi yazı. Sayenizde listeme filmler ekledim

    YanıtlaSil
  3. Çok kaliteli yazı olmuş. Ellerinize sağlık. Beğenilerimiz benzermiş. :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder